Futbol

Gökdeniz Bayrakdar: Fenerbahçe ve Beşiktaş’tan teklif geldi

Trabzon kökenli bir ailenin Kocaeli doğumlu en küçük oğlu. İsmini, Trabzonspor’un eski yıldızı Gökdeniz Karadeniz’den aldı. Kocaelispor’un transfer yasağının da etkisiyle 16 yaşında 3. Lig’de forma giyerken, üç sezonda giderek yükselen performansıyla parmakla gösterilmeye başladı. Henüz 20 yaşında Antalyaspor’un sağ kulvarını parselledi ve hem yeteneği hem de genç yaşına rağmen üstün fizik gücüyle Süper Lig’in değerli oyuncuları arasına girmeyi başardı. İki hedefinden birisi A Millî Takım, diğeri ise Bundesliga.

23 Kasım 2001 Kocaeli, Kandıra doğumlusun. Futbol öncesi dönemini konuşarak başlayalım. Aslen nerelisiniz? Nasıl bir çocukluk geçirdin? Anneni, babanı, varsa kardeşlerini tanıyabilir miyiz?

Öncelikle benimle bu söyleşiyi gerçekleştirme fikriniz nedeniyle sizlere teşekkür etmek isterim. Ailem Trabzon’un Akçaabat ilçesinden. Fakat ben doğma büyüme Kocaeli Kandıralıyım. Annem ev hanımı, babamın marketi var. Babam ve iki ağabeyim maketimizi işletiyorlar. Ağabeylerimden biri 25, diğeri 23 yaşında. Kendimi bildim bileli hep mutlu bir aile yaşantım ve çocukluğum oldu. Çocukluğumla ilgili kötü hiçbir anım yok. Her anı tekrar yaşamak isteyeceğiniz kadar güzeldi.

Gökdeniz ismi nereden geliyor?

Az önce de belirttiğim gibi, biz Trabzonluyuz. Amcamlar koyu Trabzonspor taraftarıdır. Doğar doğmaz ismimin Gökdeniz olmasına karar vermişler. Trabzonspor’daki Gökdeniz Karadeniz’in hayranı oldukları için adımı Gökdeniz koymuşlar. Yıllar sonra, adımın esinlenildiği Gökdeniz Karadeniz’le tanışma fırsatım da oldu. Benim için unutulmaz bir buluşmaydı.

Eğitim hayatın hakkında da bilgi alabilir miyiz? Hangi okulları bitirdin ya da halen okuyor musun?

Eğitim hayatım pek kolay geçmedi. Çocukluktan itibaren futbola başladığım için derslerimde çok başarılı olamıyordum. Futbola olan yeteneğimi bildikleri için hocalarım da benim futbol aşkıma saygı duydular. 10’uncu sınıfa kadar okudum. Profesyonel olduğum için 11’inci sınıftan itibaren açıktan okumaya devam ediyorum. Eğitimim biraz aksadı ama okulumu mutlaka bitireceğim.

Futbola ilgin nasıl başladı? Futbol topuyla nasıl tanıştın? Başka sporlar da yaptın mı?

Her çocuk gibi sokakta oynayarak futbola ilgi duymaya başladım. Her boş vaktimizde dışarıya çıkıp futbol oynardık. Bu bizim için büyük keyif ve eğlence kaynağıydı. Tabiî ki o zaman futbolcu olma gibi bir hayaliniz olmuyor. Sadece tatillerde, boş vakitlerinizde keyif aldığınız bir oyun gibi geliyor.

Sendeki futbol yeteneğini ilk kim keşfetti?

Bir gün bizim bahçede top oynuyorduk. Sol ayağımla güzel ve sert bir şut çektim. Babam beni izlemiş. Yeniden şut çekmemi istemiş, yine güzel bir vuruş yapmışım. Sanırım 7-8 yaşlarımdaydım. Babam bir yıl sonra Kandıra’da bir futbol okuluna yazdırdı beni. Yani beni keşfeden babam, futbola adım attığım ilk yer de 9 yaşında başladığım Kandıra’daki futbol okulu oldu.

Kocaelispor’a transferine kadar neler yaptın?

Kocaeli Yenişehir’de futbol okuluna başladığımda Necmi Tükel Hocam vardı. Sonra kendisi Kocaeli’ne taşındı. Yenişehir’deki futbol okulu da dağıldı. Ben iki yıl yine Kocaeli’ndeki futbol okuluna devam ettim. Babam her gün arabayla beni köyden Kocaeli’ne futbol okuluna götürüp getiriyordu. İki yıl Kocaeli Yenişehir’de oynadım. Kocaeli Yenişehir dağılınca da Kandıra Gençlerbirliği’ne geçtim. Burada da Hüseyin Akın Hocam vardı. İki yıl da burada forma giydim. Ardından Kocaelispor’un seçmelerine katıldım. Bir yıl altyapıda oynadıktan sonra ertesi yıl profesyonel oldum.

“FENERBAHÇE İSTEDİ, BAŞKAN VERMEDİ”

Eylül 2016’da Kocaelispor’a transfer oluyor ve bir sene sonra da profesyonel sözleşmeye imza atıyorsun. Kocaelispor’a transferin nasıl gerçekleşti?

Kocaelispor’da seçmelere katıldım. Üç idmana gittim, direkt seçtiler beni. O sene benim şansıma Akademi Ligi başladı. Rakiplerimiz arasında altyapısı güçlü olan Fenerbahçe, Kasımpaşa gibi İstanbul takımları da vardı. Akademi Ligi’nde takım iyi gitmedi ama ben 16 gol atarak dikkatleri çektim. Hatta Fenerbahçe beni transfer etmek istedi. Ancak Kocaelispor Başkanı Bahri Yavuz beni Fenerbahçe’ye vermedi ve profesyonel imza attırdı. Çünkü Kocaelispor’da transfer yasağı vardı ve takımda kalmam gerektiğine inandılar. Yasak nedeniyle ilk profesyonel olduğum sene şans buldum ve iyi değerlendirdiğime inanıyorum.

Seninle birlikte futbola başlayan birçok arkadaşın futbolcu olamadı ama sen bunu başardın ve bugün buradasın. Futbolcu olamayan arkadaşlarına göre neleri farklı yaptın da başardın?

Birlikte altyapılarda oynadığımız birçok arkadaşım vardı. Hiçbiri için futbol anlamında benden daha kötülerdi diyemem. Hatta benden daha yetenekli olan arkadaşlarım vardı. “Kesin futbolcu olur” dediğimiz arkadaşlarımız vardı. “Ben olmam, o olur” dediğim arkadaşlarım da vardı. Ama belki aramızdaki farkı disiplin anlayışımız ortaya çıkardı. Ben çok disiplinli yetiştirildim. Yemeğimden uykuma, dinlenmemden antrenman saatlerine kadar her şeyim tam bir disiplin altındaydı. Bir tane idman kaçırmadım. Bazen antrenmana gitmek istemediğimde bile babam beni zorla götürdü ve hiç yılmadı. Bana da bu alışkanlığı o kazandırdı. Disiplin birinci faktördü benim için.

2017-2018 sezonuyla birlikte 3. Lig 3. Grup’ta Kocaelispor formasını terletmeye başlıyorsun. İstikrarı daha ilk sezonundan yakalıyorsun. İlk sezonunda 19 Lig, bir de Türkiye Kupası maçında forma giyiyorsun. O sezonu senin gelişimin adına nasıl anlatırsın?

İlk profesyonel yılımda Kocaelispor gibi büyük ve köklü bir kulübün formasını giymek nasip oldu. Transfer yasağı nedeniyle şans bana da geldi ve henüz ilk yılımda 3 gol attım. 16-17 yaşlarındaydım. Fatih Kavlak Hocam vardı. Bana inanıyordu. İlk olarak o oynattı zaten profesyonel anlamda. Bana inananları mahcup etmedim ve iyi bir çıkış yaptım.

Henüz 16-17 yaşında 3. Lig’in o sert temposunda oynamak nasıldı? Oradaki fiziksel mücadelenin altından nasıl kalkabildin?

3. Lig gerçekten çok zor. Sert futbol oynanıyor. Hele genç ve tecrübesizseniz, üstelik fizik olarak da daha tam yeterliliğe ulaşmadıysanız çok zor bir lig. Ben de fiziksel olarak sıkıntı çekeceğimi düşündüğüm için sürekli ekstra antrenmanlar yaptım. Hocalarımdan, futbolcu abilerimden yardım ve destek aldım. Yeteneğimin farkındaydım artık. Fizik olarak da kendimi geliştirirsem başarılı olacağımı düşündüm. Bu ekstra çalışmaların sayesinden bu sert ligde mücadele etmenin zorluğunun altından kalktım.

İkinci sezonunda artık takımın gedikli oyuncularından birisi oluyorsun. 32 lig maçı, iki yarı final, iki de Türkiye Kupası maçında forma giyiyorsun. O sezon nasıl geçti?

İlk sezonumda iyi bir çıkış yakalamıştım. Ertesi sezon da transfer yasağı vardı ve benim gibi birçok genç arkadaşıma fırsat verildi. İlk sezonumda çok küçüktüm. İkinci sezon daha farklı oldu. Ekstra çalışmalarım sayesinde fizik olarak da biraz daha geliştim. Takımdaki büyüklerim de beni aralarına aldı, özgüvenim arttı. O sene 32 lig maçı oynayarak çok ciddi bir maç sayısına ulaştım. Özellikle yarı final karşılaşmaları benim için büyük bir tecrübeydi. Ama bir yandan da kâbus gibiydi. Çorumspor’a elendik ve o maçlar hatırlamak istemediğim karşılaşmalar olarak hâfızamdaki yerini aldı.

Kocaelispor’daki üçüncü sezonun senin için artık patlama dönemi oluyor. Geçtiğimiz sezon 27 lig maçında forma giyip 12 gol atıyorsun. Kocaelispor şampiyonluğa ulaşırken sen de büyük pay sahibi oluyorsun. İki de Türkiye Kupası maçın var. Şampiyonluk serüvenini ve bu istikrarını bize nasıl anlatırsın?

Kocaelispor’daki üçüncü sezonumda transfer yasağı kalktı. Buna sevindim. Ben zaten hep kalkmasını istedim. Takım içindeki rekabetin de gelişimimde katkısı olacağını düşünüyordum. Benim oynadığım mevki için üst liglerden gelen iki kanat oyuncusu transfer edildi. Bunun olacağını biliyordum ama pes etmeyeceğimin kararını da çoktan vermiştim. Disiplinli çalışmam, yaşımın verdiği enerji ve yeteneklerim sayesinde şansı bulacağımdan şüphem yoktu. Şans geldi, değerlendirdim. Takım olarak 11’de 11 galibiyet serisi yakaladık. Ben de 12 gol attım. Kocaelispor ile şampiyonluk yaşadım. Böyle büyük bir camiada bu mutluluğu yaşamak herkese nasip olmaz. Futbol yaşantımın hemen başında elde ettiğim büyük bir ayrıcalık oldu benim için. Ama bu sezonda unutamadığım tek maç vardı; Erokspor karşılaşması… Çok kritik bir maçtı. Onlarla çekişiyorduk ve kazanan mutlu sona ulaşacaktı. Maç Kocaeli’ndeydi. Tribünler her zamanki gibi tıklım tıklım doluydu. Maçtan bir gün önce benim doğum günümdü. 2-0 kazandığımız maçta takımımın ikinci golünü ben attım. Golü attıktan sonra bütün stat benim doğum günümü kutlamıştı. Benim için şampiyonluk kadar unutulmaz bir hatıraydı.

“BEŞİKTAŞ’TAN DA TEKLİF GELDİ”

Bu sezonun başında performansının karşılığını alıyor, Fraport-TAV Antalyaspor formasıyla Süper Lig’e adım atıyorsun. O dönemde seni isteyen pek çok kulüp olduğunu biliyoruz. Neden diğerlerini değil de Antalyaspor’u tercih ettin? Bu transferin hikâyesini bize nasıl anlatırsın?

Bana önce Antalyaspor’un ilgisi oldu. Transfer için ilk teması Antalyaspor’la sağladık. Ama sonra bir süre ses çıkmadı. Yine de takipte olduklarını biliyordum. Ardından Beşiktaş’ın da bir ilgisi ve teklifi oldu. Her konuda da anlaşma sağlandı. İş imzaya kalmıştı. Antalyaspor bu sırada tekrar ciddi bir şekilde devreye girdi ve Kocaelispor’a teklifini iletti. Kocaelispor’un istediği parayı Beşiktaş taksitlerle, Antalyaspor peşin teklif etti. Bu teklife çok sevindim. Çünkü ben de zaten Antalyaspor’da oynamak istiyordum. Futbol gelişimim ve daha fazla forma şansı bulmam açısından Antalyaspor’da oynamamın en doğru adım olacağına inanıyordum. Babama da “Antalyaspor teklif yaptı, başka bir takımı düşünmeyelim, ben oraya gitmek istiyorum” dedim. Babam da saygı duydu. Kararımızı menajerim Murat (Erdoğan) abiye de ilettik. Ayrıca Antalyaspor ile Kocaelispor’un kardeş takım olması nedeniyle Antalya’da kendimi evimde gibi hissedeceğimi biliyordum. Antalyaspor’da da 41 numaralı formayı bu kardeşliğin daha da anlam kazanması için giyiyorum. Şimdi çok doğru bir karar verdiğimizi de görüyorum. İyi ki Antalyaspor’a transfer olma kararı vermişim.

Fraport-TAV Antalyaspor, Nuri Şahin, Podolski, Boffin, Naldo gibi çok sayıda yıldız oyuncuyu bünyesinde barındırıyor. Böylesine bir takımda henüz ilk sezonun ve 20 yaşında olmana rağmen istikrarını sürdürüyorsun. Seninle röportaj yaptığımız bu tarihe kadar 21 lig maçında oynadın, dört gol attın. Üç Türkiye Kupası maçında da iki golün var. İlk sezonunu nasıl değerlendirirsin?

Öncelikle şunu söylemeliyim; 3. Lig’le Süper Lig arasında dağlar kadar fark var. Buradaki tesisler, bir futbolcunun istediği her imkânın bulunması, Nuri Şahin, Lukas Podolski ve birçok deneyimli futbolcuyla birlikte antrenmana çıkmak büyük bir tecrübe. Antalyaspor’a adım attığım ilk günden beri çalışmaya devam ettim. Şans verileceğini umuyordum ve verildi de. Verilen fırsatı da iyi kullandığımı düşünüyorum. İlk çıktığım maçta Beşiktaş’a Vodafone Park’ta gol atmak benim için dönüm anı olabilir. Bunun verdiği özgüvenle iyi bir çıkış yakaladığıma inanıyorum. Çalışmaya ve buna bağlı olarak fırsat bulmaya devam ediyorum. Daha çok çalışmam gerektiğinin de farkındayım.

Biraz önce saydığımız tecrübeli oyuncularla birlikte maça çıkmak ve antrenman yapmak sana neler katıyor? Bu oyuncularla ilişkilerinden söz eder misin? Takım içinde sana en çok yardım eden abilerin kimler?

Nuri Şahin ve Lukas Podolski gibi yıldız oyuncularla aynı ortamda bulunmak, aynı havayı teneffüs etmek bambaşka. Bu isimler Dünya Kupası’nda oynamış, hatta kazanmış, Avrupa’nın üst düzey takımlarında yıllarca forma giymiş, başarılı olmuş isimler. Aynı idmanda bulunmak, onların deneyimlerinden bir kırıntı bile kazanmak benim ve takımdaki diğer genç oyuncular için bulunmaz bir fırsat. Onlardan çok şey öğreniyorum. Tabiî ki onların da bize yaklaşımı çok önemli. Sadece bu iki isim değil, takımdaki diğer deneyimli abilerim de bizlere ilgi gösteriyor, destek veriyor. Gelişimimize çok faydaları oluyor. Bu anlamda şanslı bir futbolcuyum diyebilirim. Tabiî ki başımızdaki Ersun Yanal Hocamızın deneyimini ve bize kattıklarını da unutmamak gerek.

Bu sezon iki Beşiktaş maçında da gol atmayı başardın. Bu maçların senin için farklı bir anlamı olmalı…

Beşiktaş, şampiyonluk yarışında olan, büyük bir camia. Açık söylemek gerekirse benim için Beşiktaş’a gol atmanın ayrı bir anlamı yok. Benim için tek anlamı, ilk Süper Lig golümü atmış olmam. Beşiktaş ya da başka bir takıma gol atmamın benim için farklı hiçbir anlamı olmaz. Ben her maç gol atmaya çalışıyorum. Bu sezon attığım altı golden ikisi onlara denk geldi. Rakip kim olursa olsun aynı hedefle sahaya çıkıyorum. Attığım golün takımım ve benim için anlam taşıması gerekir. Rakibin ismi ile anlamı artmaz ya da azalmaz bence.

Takımın başında Ersun Yanal gibi çok tecrübeli bir teknik adam var. Ersun Hocayla nasıl bir ilişkin var?

Ersun Yanal Türkiye’nin sayılı isimlerinden biri. Benim gözümde bir marka. Kendisi ile çalışmaya başladığımdan bu yana oyunumun gelişmesinde çok faydası oldu. Hâlâ oluyor ve olmaya devam edecek. Ersun Hocanın idman teknikleri çok farklı. Bilimin her imkânını kullanmaya önem veriyor. Her antrenmanımız öncesi drone kalkıyor ve canlı antrenman performansımız belirleniyor. Teknolojinin nimetlerinden azami faydalanan bir anlayışı ve bu anlamda oluşturduğu ekibi var. Bu da bizim gelişimimize büyük katkı sağlıyor. Kendisinin Türk futboluna kazandırdığı isimleri göz önüne getirdiğimizde, ben ve benim gibi genç arkadaşlarım, neden biz de onlardan biri olmayalım diyoruz. Çünkü Ersun Hocanın elinde çok daha gelişim göstereceğimizin farkındayız. Hocamız bize bu inanç ve özgüveni veriyor. Biz de onu mahcup etmemeye çalışıyoruz.

Fraport-TAV Antalyaspor sezona iyi başlasa da arada bir bocalama dönemi geçirdi. Fakat sonrasında toparlandı ve şu an Avrupa hedefinin biraz gerisinde bulunuyor. Bu sezonu nasıl değerlendirirsin? Sezon sonu için görüşün ne olur?

Aslında sezona iyi başladık. İlk yarının ortalarına doğru biraz dengemiz bozuldu. Bir teknik direktör değişikliği yaşadık. Yeni bir teknik direktör, yeni bir anlayış elbette ki biraz zaman alıyor. Fakat bu süreci çabuk atlattığımıza inanıyorum. Yeni bir oyun planımız var ve bunu çok iyi oturttuğumuzu düşünüyorum. Türkiye Kupası ile birlikte 10 maçlık bir yenilmezlik serisi yakalamamız, bunun göstergesi. Sezon sonunda da ligde iyi bir sıralamada yer almak ve Türkiye Kupası şampiyonu olarak tamamlamak en büyük arzumuz. Kupa şampiyonluğu, Avrupa demek. Bunu istiyoruz ve sonuna kadar kovalayacağız.

Millî Takım kariyerine gelelim… Seni 4 Şubat 2020 tarihinden beridir Millî Takımlarda görüyoruz. U19 ile dört özel maçta forma giydin, son olarak Ümit Millî Takımımızın hazırlık kampında yer aldın. Öncelikle ay-yıldızlı formayı taşımak, Millî Takım oyuncusu olmak nasıl bir duygu?

Millî Takım’dan davet almak ayrıcalıklı bir şey. Her futbolcunun tatmak istediği ancak herkese nasip olmayan bir duygu. Ay-yıldızlı formayı giymenin verdiği gururu burada kelimelerle ifade etmem mümkün değil. O forma ile sahaya çıkmanın üzerinde başka bir duygu olabileceğini düşünmüyorum.

A Millî Takım dediğimizde aklına neler geliyor? Kendini oraya hangi mesafede görüyorsun?

Transfer olduğunuz kulüp takımları önemli ama bir futbolcunun ulaşabileceği zirve nokta A Millî Takım diyebilirim. Bir kere yaşadığınız duygu, inanılmaz bir gurur. Başta ailenizin, size inananların ve tüm Türkiye’nin gurur duyacağı bir noktaya geliyorsunuz. Evet, biliyorum yaşım küçük ama bu, o formayı giyemeyeceğim anlamına gelmez. Benim işim daha çok çalışmak. Hak ettiğimde ay-yıldızlı formanın bana verileceğini biliyor ve bunun için çalışıyorum. Umarım bir gün A Millî Takım formasını da giyerim. Şu anda Ümit Millî Takım oyuncusuyum. Önümüzde Avrupa Şampiyonası elemeleri var. Burada başarılı olmak ilk hedefim. Bu çalışma disiplinimi, gelişim sürecimi, istikrarımı bozmazsam A Millî Takım formasının çok da uzak olmayacağını biliyorum. Neden olmasın?

31 Mayıs 2025’e kadar Fraport-TAV Antalyaspor ile sözleşmen var. Kendine nasıl bir kariyer planı yaptın? Hayallerin, hedeflerin neler?

Antalyaspor ile 5 yıllık sözleşmem var. Ben 5 yılın sonunu düşünmüyorum. Her gün daha fazla çalışıp hem takımıma faydalı olmak hem de kişisel gelişimimin ilerlemesi için çaba göstermek istiyorum. Bu sürenin sonunda olur, farklı bir zamanda olur bilemem ama elbette ki Avrupa’da forma giymek isterim. Antalyaspor’a da önemli bir para kazandırmak isterim. Bunu bana yaptığı yatırımın karşılığı olarak değil, genç oyunculara verdiği önem ve bize duyduğu güvenin karşılığı olarak kazandırmak isterim. Antalyaspor gibi gençlere önem veren kulüpler bunun karşılığını almalı. Kulübüm izin vermeden de hiçbir yere gitmem zaten.

Avrupa liglerini izlediğin zaman hangilerini beğeniyorsun? Kendi oyun stiline en çok hangisini yakın buluyorsun?

Avrupa liglerini yakından izliyorum. Kendi oyun stilime en uygun ligin Bundesliga olduğunu düşünüyorum. Disiplin ön planda. Fizik olarak da bu lige uygun olduğumu düşünüyorum. Ama futbolun size ne getireceğini bilemezsiniz. Avrupa hedefim tabiî ki var ama bu hangi lig olur, önümüzdeki dönemde hep birlikte göreceğiz.

Antalyaspor’da bazen sağ kanat bazen de santrfor oynadığını gördük. Özelliklerini en iyi biçimde ifade edebildiğin mevki hangisi?

Sağ kanatta da santrfor olarak da oynayabileceğimi düşünüyorum. Biraz da kanat-forvet diyebilirim. Fiziğimin buna uygun olduğunu düşünüyorum. Şu anda sağ kanat pozisyonunda oynuyorum. Bazı maçlarda santrfor olarak da oynadım. Nerede görev verilirse en iyisini vermeye çalışıyorum.

Kendine örnek aldığın futbolcu ya da futbolcular var mı? Varsa kimler?

Kendime örnek aldığım tek bir futbolcu yok diyebilirim. Benim pozisyonlarımda oynayan dünya çapındaki yetenekli oyuncuların videolarını, maçlarını izliyorum. Her birinden ne kaparsam kârdır. Her birinin en güçlü olduğu yönleri inceliyorum. Bunları nasıl yaptıklarını, nasıl bu yeteneklerini geliştirdiklerini araştırıyorum ve uygulamaya çalışıyorum.

Ligimizde ve dünyada beğendiğin oyuncular kimler?

Çok sayıda, dünya çapında yetenekli oyuncu var. Mutlaka tek bir futbolcu söylemem gerekirse Cristiano Ronaldo diyebilirim. Yeteneklerinden çok beni asıl ilgilendiren, disiplini. Hiç taviz vermiyor ve yaşı ilerlemesine rağmen aynı diri görüntüsünü, disiplini sayesinde sahaya yansıtabiliyor. Türkiye’de ise izlerken keyif aldığım isim Anthony Nwakaeme. Çalım yeteneğine bayılıyorum.

Antalya’da nasıl bir hayatın var? Hobilerin ve fobilerin nedir?

Antalya’da yaşamak inanılmaz bir mutluluk. Şehir, havası, tarihi ve doğal güzellikleri size sayısız fırsatlar sunabiliyor. Ama pandemi nedeniyle bu fırsatları yeterince değerlendirme şansım olmadı. Atilla Vehbi Konuk Tesisleri’mizde kalıyorum. İdman ve dinlenme ile vakit geçiyor. Yapabildiğimiz sadece sahile gidip temiz bir deniz havası almak. Fırsat buldukça kitap okuyup dizi ya da film izliyorum. Konsol oyunları da hobilerim arasında. Fobim yok Allah’a şükür.

Bizim unuttuğumuz, senin eklemek istediğin bir şeyler var mı?

Başta babam olmak üzere tüm ailem benim iyi bir futbolcu olacağıma inandı ve bana güvendiler. Yolun başında olduğumu biliyorum. Onların inancını boşa çıkarmamak, mahcup etmemek için gayret gösteriyorum. Bugün geldiğim nokta onların sayesinde. Başta aileme, gelişimime katkı gösteren herkese ve baha bu fırsatı verdiğiniz için sizlere çok teşekkür ediyorum. 

Etiketler
İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı